TARAK.


Ele uşak, Hükmü aklı karalı saçım tellerine.
Bir zamanlar sıhhıye köprüsü köşe dibinde,
Soğuk bir sonbaharın ilk ayazlı günlerinde..
Çiçeği burnunda öğrenciler okula gittiğinde.
Çuvalı yere serili, Yaşlı amcanın tarak elinde,
-Kızım al ! Bu günkü nafakam budur! belki de..
Diye; bana uzattı. Yanında bir tarak da hediye.
Ucuzdu aldım. Hemen acıma hissi yürek de..
Torununu okutuyormuş! Bizim okulun içinde!
Belki o doktor oldu ! Kimbilir ! O amca nerede...
O Köşedey di , otobüsten hergün indiğimizde.
Hayat film şeridi! Geldi bir anı, kırık bir dişle...
Saydım bu arada yılları, Dur! Gitme saç telleri..
Bilmem ki, dostluk kırk yıl ! Daha uzar gider mi?
Çağda veba var..Eskiden neler? Şimdi neci..
Emek bu çağda hor görülen değersiz değil mi?
Nankörlük bulaşıcı olmasın, ölüm yaşam ikizi!
An değişiyor,değiştirilemeyen zamandan gayri.
Tarak! Zamanın yitmiş. Emeğin! Çok değerli.
Yıllanmış emektar ta kendisi. Kırılıvermiş dişi,
Yorgun cevaplar senin güzellik olsun isteğini...
Olmasan da farkında, yıpranmış, geçen yıl ile.
Kırılsada aniden her dişi emektarın ta kendisi.
Emektar dostun yeri. Hep cüzdan yada çanta..
Güzelliğe araç.. saçı tarar, moral katar insana.